Kitaplarım

Online Satın Almak İçin:

Tütün Teleskopundan Ruhumuz

Aslında Neden Sigara İçiyoruz?

Uzaydan gelecekler, üstlerine, iki ayağı üzerinde duran zeki varlıkların pek çoğunun ağzında dumanlı bir çubukla görüldüğünü rapor edeceklerdir. Kristof Kolomb'dan beri, tütün, yalnızca onu ilk defa gören yabancılara tuhaf gözükür. Yaşam için hiç gerekli olmayan, bu ilk bakışta lüzumsuz gözüken "ek," doğanın ruhu en kırılgan varlığı olan insanın ileri güvenlik ve anlam gereksinmelerini sömürerek, kısa sürede bize bizden bile yakın görünmeyi başarır. 8 bin yıl öncesinin paganist Kızılderilileriyle, günümüzün hedonist toplumlarında aynı oranda rağbet gören, idamla bile önüne set çekilememiş bu küresel tsunamiye yol açan depremin merkez üssü çok derinlerde gözüküyor.

Derinliklerden uzaklaşma yanlışına düşen çağımız tıbbı ise azmettiricileri atlayıp nikotin denen tetikçiyi tutukluyor. Oysa tütün, ruhumuzun balta girmemiş ormanlarında, kırmızı başlıklı kız masalındaki dualite kurdu kadar nazikçe, sfenks aslanları gibi "iki"li kıskaçlarla, "çatal dilli" yılan gibi uyuşturarak, en sofistike yöntemlerle avlanıyor.

Kökleri en derinde olduğu için bize en normal gözüken kazanımlarımızı kullandığından ve yasak meyvelerin en meşrusu olma torpilinin dokunulmazlığını arkasına aldığından, "tiryakilik" ile yumuşatılmış bu devasa bağımlılığın gerçek azmettiricileri, bugüne kadar en Sokratvari sorgulamalardan bile kaçmayı başarabilmiş. Artık zamanı gelmiş olacak ki, elinizdeki kitap, insanlığın ergenliğinde tutunduğu yılan gözüken tütün bağımlılığının azmettiricilerini tüm kadrosuyla ihbar ediyor.

Bugüne kadar insanlığın "öldüren cazibe"si olan tütün, hiç istemeden, bundan sonraki cazip yaşamımızın şifrelerini de sunmuş oluyor.



Online Satın Almak İçin:

Bilinç Dışına Gömdüğümüz Bilge

Ve Biz Eksik Kahramanlar

İnsan bedeni hayvanlar alemi içinde sıradandır. İnsanın esas üstünlüğü, bilinçli akılla tanrısal bir değer kazanmaya başlayan eşsiz ruhudur. Sıradan bedenimizin bile korunması son derece karmaşık mekanizmalarla sağlanırken ve bunu çözmek için bütün tıbbi bilimler seferber olmuşken, ondan çok daha donanımlı olan ruhumuzun korunmasının ne denli ince ayarlarla sağlanabileceği malum olması gerekirken öyle olmamıştır. Andropoza girip doğasından kopmuş tıbbın içinde henüz küçücük bir çocuk olan psikiyatrinin ve onun da yalnız ve aykırı çocuğu Jung'un bu farkı öne çıkarmasını pek kimse ciddiye almamıştır. Kral çıplak diye bağıran Jung'a adeta "yok canım kral gayet güzel giyinik" diye cevap vermişlerdir.

İnsanın esas korunması gereken yönü olan bilinçli aklı, henüz evrimde yeni bir katmandır ve yeniyetme bir şehzade gibi toydur. Bilinçdışımız ise üstün bilincimizi koruyacak biçimde yapılanmıştır ve akıllı, deneyimli ve de çok sadık bilge bir sadrazam gibidir. Son çağlarda bu şehzadeyi tüm toyluğuna rağmen zekasına aldanarak tahta çıkaran insan, vizyoner ama toy bir padişahla yönetilmeye başlamıştır. Bilinçdışı sadrazamıyla ilk kez padişah olarak girdiği divanda tanışan şehzade, kendi görüşlerini fütursuzca desteklemediği için onu derhal kovmuş ve koca imparatorluk divanı sadrazamsız kalmıştır.

Gerçekten de bilge bilinçdışının en az hürmet görmeye başladığı ve en çok zorlandığı dönem, aslinda keşfinden sonraki zaman dilimi olmuştur. Toy padişah onunla henüz tanışmadığı şehzadelik döneminde bile ona gıyabında daha çok hürmet hissetmiştir. Bilinçdışının varlığını öğrenen insan onun insanlığa ne büyük hizmetler yaptığını öğrenemeden onu bilinçdışına gömmüş, toyluğu yüzünden istemeden onu adeta linç etmiştir. Freud'un hizmetçi sandığı ve bilinç altı diye çağırdığı bilinçdışında bilge bir sadık hizmetkâr bulunduğunu fark eden ve onun yanlış yere saygısızlık addedilen, ama gerçekte bilgelik içeren uyarıları nedeniyle sürgüne gönderilmesini durdurmaya çalışan Jung'un sesi, bu toy padişahın şakşakçılarının sesi yüzünden yeterince duyulamamıştır. Bilge bilinçdışımız, maddeci davranışçılık ve biyokimyasal tıp modalarına kurban edilerek sürülmüştür. İşte tam da bu yüzden, bilinçdışının keşfi, aslında tanrısal özellikler taşıyan bilincin keşfine dönüştürülememiş, yalnızca içimizdeki hayvansı yönü keşfetmekle kalınmıştır.

Yalnızca toy padişahın yönetiminde kalan imparatorluk bocalamış, neredeyse kaosa sürüklenip çökecekken, bilge sadrazamın devletine kıyamayıp sürgünden bin bir güçlükle yaptığı kritik müdahalelerle ayakta kalabilmiştir. Şimdilerde bilge sadrazamın kıymeti yeniden, ama bu sefer daha bilinçli olarak anlaşılmaya başlamış ve divana yeniden davet edilmiştir.

Bu kitapta bilinçdışımızdaki bilgenin ne denli inanılmaz yöntemler kullanarak bizi fedakarca ve cansiperane korumaya çalıştığını keşfedecek, onu yok saymanın kaybettirdiklerini ve kıymeti bilindiği taktirde neler kazanacağımızı fark edeceksiniz.